5 Ağustos 2011 Cuma

Kendi Halinde, hem Zararsız İnsan

On dördünde bileklerini kesen insanları da birer parçası olarak kabul eden dünyada, yedisinde açlıktan ölen çocuk haberlerinin tam ortasında, belediye emriyle dikilmiş apartmanların köşesindeki küçükçe bir dairede yaşıyormuş. Her gün işine gidip geliyormuş. Herkes onu seviyormuş, o herkesi... Yaptığı her işin "Yakınanlar" makâmında yer almış. Görmüş ki; dünyada varolan tüm mesleklerin birçok övücüsü, birçok "yan gelip yatan"ı ve hepsinden çok da "Bu iş böyle olmaz."cıları varmış. Dördüncü bir varoluş aramadan bu üçünden birine yamanmış. Kendi kendine yetiyormuş. Kafasını kafasına göre yaşıyormuş. Ama tabii ki "Bu iş böyle olmaz!"mış. Evlenmiş, çocuk falan yapmış. Hormonlu tarlaların dünyayı zehirlediği, dünyanın insanı zehirlediği, insanın da insanı zehirlediği, o insanın da başka başka canlılara zehir ticareti yapmaya başladığı bir dönemde ilk çocuğunu eline almış. Sevmiş, elinden düşürmüş. Çocuk düşmüş yaşasın tüm bayramlar!
Kişi başı su kotasının sıfıra yaklaştığı bir dönemde, dünya üstünde hiç kar görmemiş insanların sayısı bayağı bir çoğaldığında ve hem "Eski günler!" nostaljisine tek bir insanın yüzü olmadığı bir ara; başında eşi-akrabası ve dostları varken huzur içinde ölmüş. Tabii o zamanlarda trenler hep çağdışı.

0 yorum: