8 Şubat 2012 Çarşamba

söyleyin allah bey! yaşayacak mıyım?

boğulacakmış gibi ölüyorum. saf yanlarım ağrımakta, kime döksem boş. zaman dediğin firecâyil bir varlık; hiçbir şeyden haberi yok. insanın kendi bile ona yeterince yakın değilse ne yapmalı? (n'aparız?) işler çığrından çıkıyor, hissediyorum. yatmadan önce okunan masallar gibi romanlar okunuyor kulağıma, kanmam isteniyor; suyu bile kana kana içmeyeli kaç vakit oldu; bilir misin? (vakit ne demek?) işlerin çığırlarına sığmadıkları son vakit yağmurun altındaydık bir ara. şimdi karın altındayım, yüzüme buzlar seriliyor. içimin içime dar gelmesiyle her işe özenle beğenilen çığırların eskimesi neden aynı ana denk gelir. (belki aysonudur, hiç düşünmezler.) yüzüme tükürülen bir sürü öğüt, gövdemden ayaklarıma damlıyor şimdi. (o şehre gitme, silinirsin.) ayakkabılarım çok ıslak. (o işi yapma, sana göre değil.) tabanları delik, çorabım da yok aksi. (sen şöyle büyük olacaksın, öyle küçük olma.) uykum gelecek, GELMESİN! (onu yapsan, şunu yapsan, bu işler de böyle olacak, onlar şöyle. sen bilirsin.) burda çığlık var. (tamam, sustuk.) burda hıçkırık. (...) bir şeyler söyleyin, susmayın, bir şeyler söyleyin. yalnızlığı sevmiyorum. ben şu an yalnızlığı sevmiyorum. ben şimdi yalnız kalmak istemiyorum. (yarın?) elime oyuncaklar verip almayın, beni böyle eğitemezsiniz. beni böyle sevemezsiniz, izin vermiyorum. ben sizi böyle mi seviyorum? kendimi (bak şimdi...) sus! kendimi çürümenin kitabı'nı yazmış gibi hissediyorum, ama yazmadım. (şimdi?) dur! az önce üçüncü konçertoyu bitirmiş gibi yorgunum, ama galiba o ben değildim. bir delik açıldı, ben düştüm, hâlâ da yere varmış değilim ki kurtuldum. sonra geldim, anlattım. olmadı. anlatmadım. olmadı. be-b-b-ben-ben size çok salak da oldum efendim, olmadı. zeki de oldum, olmadı. makul oldum, olmadı, burnum kıl bahçesine dönünce bile olmadı. efendim (seni anlıyorum, anlıyorum da...) sus ulan! bari acı çekerken yalan söyleme. yetenek hastalıkla, para sorumlulukla, sevgi nefretle, siyah beyazla geliyor. sonra herkes uşağa. bunun sonu yok. yok bunun sonu. bu uzaya mahkûm bir tren oyunu. (sen koskoca...) yok, artık konuşmuyorum. elveda zalim ahiret. senin sırat köpründen geçmiyorum. (burda kalpteki sancı var.)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

blogunuzu çok beğendim beni de takip etmek isterseniz

www.curkelma.blogspot.com :)


Yardırıyorlar affedersin.

Zıkkımda

Fotoğrafım
madafaka
z dönüşünden önce son sıçış.
Profilimin tamamını görüntüle
Blogger tarafından desteklenmektedir.