30 Eylül 2011 Cuma

sübliman

...sevgili arkadaşlarım, çağımızın ilim çağı olmasından mütevellit artık biliyoruz ki; hayat ve hayata dair her şey boktandır. pislik, yani insan olmanın pisliği, yani insan tarihinin pisliği en ücra düşüncelerimize dek sızmış, bilinçaltlarımız kokuşmuş, duygularımız tükenmiştir. artık başarı kürsülerinde, sevgili kucaklarında, zanaat masalarında dahi hiçbir şey hissedemez olmuşuzdur. hayat gâilesi ve hem dünyanın çarkları hepimizi içine almış, en küçük isteğimize dek her damarımızı ezmiştir. davalarımız sönük, aşklarımız soğuk, işlerimiz de sümük hâle gelmiştir. sevgili arkadaşlarım, bugün iğrenç canlılar olarak burada toplanmış olan bizlere göre "hayat boktan." demek dahi boktan bir hadisedir. yani ki sığınabileceğimiz son çatı da yıkılmış, avuntularımız ve hüzünlerimiz plâstik ile kaplanmıştır. teselli ikramiyemiz ise bir teselli ikramiyemiz olduğunu sanmaktır. işte böylesine ileri bir uygarlığı yaratmış olan bizler, bir kutlamayı hakediyoruz. şimdi mikrofonu süblimleşen yalnızlığımıza bırakmadan önce hepinize iyi eğlenceler diliyorum...

başka

...efendim, bazen sadece uyumak istiyorduk. çünkü başka türlüsüne dayanamıyorduk. dışarı çıktığımızda onları görüyorduk, bize selâm veriyorlardı, biz selâm vermeye bile korkuyorduk. televizyonu açsak bambaşka bir dünya vardı. çalışsak onlara hizmet ediyor, çalışmasak ölüyorduk. ölmek için ise fazlasıyla korkaktık. evimizde hiçbir şey yapmadan otursak boğuluyor, pencereden baksak ağlıyorduk. uyanık geçen her ânımız işkenceydi. o sıralar bir çoğumuz uyku haplarına bağımlı oldu. kalanlarımız intihar etti. bugün karşınızda canlı bir vücuda sahipsem, bu tamamen rastlantıların eseridir. tabii, siz rastlantılara inanmazsınız, orası başka...

ergen

elbette buralar hep götlüktü eskiden. mazinin gazisi olmaya da bir hayli göt gerek. her bi' açıklamayı bir kenara tükürelim de, yahu bunlar bunlar bir de onlar nasıl oldular da böyle oldular? hayat hâlâ hiç garip değil. hayâ garip ama.
28 Eylül 2011 Çarşamba

deprem

meçhul fâiller cemiyeti'nden tanıdığım ahmet bey'in çocuk pornocuları derneği'nde ne işi var? rabbim, çıldıracağım. sanki ahmet bey kafamın içine, oradan da göz bebeklerime inmiş gibi her mecrâda onu görüyorum. ben bu iç huzurunu yakalayabilmek için senelerce uğraştım ve şimdi tüm emeklerim ellerimde eriyor. bir şey yapamıyorum. ahmet bey her yerde. banyoda bile onu görüyorum. yemek yerken, yolda yürürken, bebek beyni biçerken, her yerde ahmet bey. bu akşamki bebek katilleri toplantısına o kadar gitmek istiyorum ki, ama ahmet bey de orada olacak. nasıl kurtulabilirim ki? üstüne mi gitmeliyim, yoksa dahil olduğum her cemiyetten elimi-ayağımı mı çekmeliyim? hiç aralarına girmemiş gibi, hiç var olmamış gibi... oysa bu günlere gelebilmek için ne kadar uğraşmıştım... her şey boşuna.

sırık

- takılan plak sesini bilir misin?

arkadaşlar! hepimizin izlediği ve kesin suretle bildiği üzere, tutkunun kreması akışkandır. ov, inanılmaz bir olay yani. bence hemen lise bilgilerimizi tazeleyelim: akışkan maddeleri bir kaba tıkarsak, o kabın şeklini alırlar. lisans eğitimini tamamlamış olanlar da bok iyi bileceklerdir, kap kırılırsa akışkan madde akışmalara devam eder. kaldığı yerden mi? bunu da master seviye hekimler iyi bilir. neyse, gerilerden ilerilerden bir yerlerden yarım vole eşliğinde geliyor: "doktora yapılmaz bana, iyi bilirsin bebek, oh bebek."

- şey gibi, kapağı yırtılmış kitap gibi böyle...
27 Eylül 2011 Salı

serçe

anlatılamama hâli, insan ilişkilerinden yahut ketumluktan değil; dünya üzerindeki hiçbir dilin o derdi anlatacak kelimeleri barındırmamasından kelli gerçektir. anlatılamadığından ve bilinemediğinden salt hissedilir; hissedecek insanın milyarda bilmem kaç elin parmakları olduğu da bilimsel bir gerçektir. derdin suskunlaştırması popüler bir gerçek, öldürmesi arabesk bir gerçek, konuşturması bipolar, koşuşturması ise trajik bir gerçektir. dert derinin altından iğnelerini batırıyorsa, delik-deşik deri de gerçektir. delilikle melilik arasındaki ince çizgi, üstünden düşersen gerçektir. insan ancak rüyalarda, böcek ise ayrı dünyalarda gerçektir. gerçek hiç sabit olmasa da; dert, anlatılamıyorsa gerçektir.
14 Eylül 2011 Çarşamba

şaşı

kargaların kinine kılıç takan kargalar, sokak arası delikanlılarının amcaoğlu bandıralı çakılarında can verirler. hayatın sillesine yandan baksak sustalı, arabeskin gülleri alafranga yavşar hep. şimdi sevgili kardeşlerim, biz, biz ki döner salonu büyüklüğünde odalarda elit partiler veren, o partilere komutanları, başbakanları çağıran, çağırdıklarına dille ağda yapan bir neslin torunlarıyız. filozof sözlerine özenir, sufi kalplerine bezeniriz. çocukken elbet büyük acılar çekeriz. erken kaybetmenin verdiği büyük burunlarımızı, bir ona sürteriz, bir buna sokarız. şiiri gran-tuvalet yazarız da, anca yalınayak şiirleri beğeniriz. çünkü hepimiz biliriz ki; -iz, ancak birinci çoğul şahsa iz bırakır. iz bırakanlardan, sabah umutlarından bahsedenleri bu yüzden, ebemizi inşaata çağıranları başka sebeplerden severiz. yanisi, istifamı basıyorum.
13 Eylül 2011 Salı

yatak anıları


Günaydın sevgili yatağım. Seninle geçirdiğim bir ömürden o kadar mutluyum ki, bir daha dünyaya gelsem yine seni seçerim. Ama şimdi senden ayrılmam lâzım, insanlar sabahları uyanmalı, işlerini halletmeli. Sakın üzülme gece yine seninim. Görüşürüz. Şimdi kahvaltı hazırlamalıyım. Ekmek yok. Dışarı çıkamam. Sipariş edeyim, yaşasın internet. Kahvaltıdan sonra kültür-fizik niyetine biraz porno izlerim. Sonra film izlerim. Sonra kitap okurum. Sonra yıkanırım. Sonra dışarı çıkı… sonra film izlerim. Sonra RPG oynarım. Sonra uyurum. Merhaba sevgili yatağım.

“Evi çöp doluymuş. Geçen bizim Sabiha kapı aralığından görmüş. Çöplük gibi kokuyormuş. Ben artık dayanamıyorum, muhtara şikâyet ettik, bir sonuç çıkmadı. Belediyeye gideceğim. Yetti, canıma tak etti.”

“Çocukları dışarı salamıyoruz. Ne yapacağı belli değil ki, in midir cin midir, tövbe tövbe. Hiç gündüzleri dışarı çıkmıyor. Geçen gece pencereden gördüm, bir yere gidiyordu, kim bilir nereye? Sapık sapık, kesin sapık.”

Günaydın sevgili yatağım. Ben de seni seviyorum. Görüşürüz. Bu ay para gecikti. Bir an önce yatırsalar bari, biz de burada yaşamaya çalışıyoruz sonuçta. Neyse, dünden biraz yemek kalmıştı, onla idare edeyim. Faturalar da gelmiş. Babamı arasam mı? Gerek yok, parası olunca gönderir zaten.  Bugün banyoyu temizleyeyim. Çöpleri dışarı çıkara… bulaşıkları yıkayayım. İnsanlar temiz olmalı. Sonra RPG oynarım. Biraz da porno. Sonra hooop, merhaba sevgili yatağım.

“Yani birader, hepimizin karısı-kızı var sonuçta. İnsan işkilleniyor. Herif at hırsızı gibi. Saç-sakal birbirine girmiş. Nedir, necidir, kimse bilmiyor. Dua ediyorum, keşke benim karşıma çıksa, çıksa da sıçsam ağzına. Böyle insan mı olur? Neyse, Hüseyin at şu taşı artık lan!”

“Vallahi ben bilmem. Ne bu bakkala uğrar, ne de alışveriş yapar. Habire şu motorlu kuryelerden geliyor evin önüne. Ben de bu mahallenin bir insanıyım sonuçta, arada evini gözetliyorum. Geçen gün perdeyi açtı, şeytan gibi bakıyor Allah sizi inandırsın. Kesin bir iş var bu herifte.”

Günaydın sevgili yatağım. Asma suratını. Görüşürüz. Acaba babam neden para yatırmadı. Beş gündür sadece su içiyorum. Dışarı çıksam da şe… Yeni filmler inmiştir. Altyazı da buldum muydu, değme keyfime.  Ama önce porno izleyeyim, insanlar spor yapmalı. HASSSSK! Neyse, perdenin köşesinden ışık sızıyormuş, çok korktum. Ya biriyle karşılaşsaydım? Gece dışarı mı çıksam?

“Yok ya, yüzünde meymenet yok. Bu tipler böyle işte, sanıyor ki bu mahallede piçlik yapacak, sonra da elini kolunu sallaya sallaya gidecek. Olmaz öyle iş. Ben her gün bu duvarın önünde takılırım, arada arkadaşlar gelir. Hâsıl-ı kelâm ben buradayken o orospu evlâdına nefes aldırmam. Erkekse bana bulaşsın.”

Günaydın sevgili yatağım. Demek açlıktan böyle ölünüyormuş, ama Hamsun ölmemiş. Bu kadar kötü bir duruma düşeceğimi hiç tahmin etmemiştim. Babamın telefonu da cevap vermiyor. Keşke ölmeseydim, gerçekten hiç ölmek istemezdim, ama n’apalım? Dışarı da çıkamam, dışarı hiç çıkamam. Kesin başıma bir iş gelir. İnsanlar çok acımasız, insanlar acımasız olmamalılar. Gözlerim kararıyor. Acaba biri gelip beni kurtaracak mı? Hayır, yok öyle biri. Elveda sevgili yatağım, seni yalnız bırakmak istemezdim. Çok özür dilerim.

“Ay, gece birden pat-küt; yüreğim ağzıma geldi. Ne yapıyorsa evinde pis herif? Ama yetti artık komşu. Polis çağırdım, “Bütün mahalleli rahatsız, geceleri uyuyamıyoruz.” dedim. Eli kulağında, şimdi gelirler.

(Norgunk Fanzin 6. Sayı)
9 Eylül 2011 Cuma

reklam değil danışıklı

Gençler var, yazı yazıyorlar. Güzel de yazıyorlar. Aferin onlara.

http://norgunkhepinize.tumblr.com/