13 Mart 2011 Pazar

gribal

loş bir odada kafaya hafiften etki eden bir müziğe oturuyorduk. ikimiz karşılıklı, ortamızda bir takım uyuşturucular, sağımızda deniz, solumuzda duvar vardı; şampanya rengi. konuşmanın bir yerinde tüm gidişatı eline aldı ve delirmekten bahsetti. ölümden bahsetti. ruhun ölümünden korkmayanların ulaştığı ruhani mertebeden, dünyayı görüş biçimlerinden, soyutluklarından bahsetti. bazen sağda-solda orda olmadığı söylenen insanlar görüyorsak ne olmuştu? ya o insanlar, günlük hayatta gördüklerimizden daha iyiyse; bunu hiç mi düşünmüyorlardı? Sahi kimler düşünmüyorlardı? onlar vardı, ilk başta onlar vardı, ama onlar kimdi, durmadan pelesenk gibi çiğnediğimiz onlar kimdi? bilsek yahut gördüğümüzü silsek bir anlamı olabilirdi. ama yoktu işte, onlar vardı ve kanıtlayamıyorduk. yani ki: dülger balıkları bir daha kabuklarından hiç çıkmayacak, isimlerini bile unutturacaklardı. anlatılacak başka hikâye kalmamıştı. ruhsuz bir son, tam da yakıştığı gibi.

sonra yavaş yavaş yok olmaya başladı.. son pikselini tam kaybolmak üzereyken öptüm. gözlerimi açtığımda gitmişti.

0 yorum:


Yardırıyorlar affedersin.

Zıkkımda

Fotoğrafım
madafaka
z dönüşünden önce son sıçış.
Profilimin tamamını görüntüle
Blogger tarafından desteklenmektedir.