27 Şubat 2011 Pazar

pis koku

oturdukları şeyler belki birer kayaydı belki en şatafatlısından sandalye. ama ortalarında bir masa olduğu kesin. masanın üstünde bir şarap -şaraptan anlamasam da pahalı olduğunu biliyorum- iki de kadeh, belki hamam tası. gran ve de tuvalet giyinmişler. tepeden ya alaturka zengin bir ahizenin parıltıları ya da sarkıt ucu sular dökülüyor. ayaklarının altında boktan-sidikten-kandan-meniden-tuvalet kâğıdından bir şelâle, onlara göre iran halısı. mekân büyükçe bir kanalizasyın borusu, tabii lüks bir restoran belki, kim bilir? ikisi de konuşuyorlar. nerde kaldıklarını üç sene sonra hatırlamış gibi...

- ayten, sen olmasan yaşamın bir anlamı kalmazdı.
+ bana böyle aşkla "mervem!" deyişini o kadar özlemişim ki!
- sen yokken ardındaki boşluğa bile "aytenim!" dedim hep, aşkla...
+ seni yüzüstü bıraktım...
- sana hiç kızmadım ki ben, sakın öyle deme. sakın özür dileme. burdasın işte.
+ inanmayacaksın ama, hep seni özledim. en çok sesini... "mervem!" desene bir kere daha, olur mu?
- milyon kere söylesem bıkmam, yeter ki sen iste. aytenim! aytenim! aytenim! aytenim! aytenim! aytenim!
+ hâlâ inanamıyorum. seni bir daha hiç göremeyeceğimi sanmıştım.
- inan. burdayım işte. yine sana geldim.
+ gelmesen çıldıracaktım...

galiba akşam yemeğiydi ve hastalığa varasıya romantikti. kimse o masadan kalkmadı, vestiyer hiç açılmadı. geceyi belki bir ölüm bitirdi, belki kanalizasyon taşkını. tabii ki hepsi önemsiz.

0 yorum: